Peygamber Efendimiz Arefe Günü Oruç Tutar mıydı?
Peygamber Efendimiz (S.A.V) arefe günü oruç tutar mıydı?, Peygamber (S.A.) nasıl oruç tutardı?,peygamber efendimizin tuttuğu oruçlar,peygamberimiz hangi günler oruç tutardı?, peygamber efendimiz kaç saat oruç tutardı?..gibi sorular oruç hakkında en çok sorulan sorulardan bazıları.
Malum ramazan ayı yaklaşıyor ve insanlar orucunu en güzel ve en doğru şekilde tutmak için yol göstericimiz Peygamber Efendimizi (S.A.V) örnek alarak oruç ibadetlerini yerine getirmeyi istiyorlar.
Ebu Katade Radiyallâhu Anh anlatıyor;Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:
“Arefe günü tutulan orucun, geçen yılın ve gelecek yılın günahlarına keffaret olacağına Allah’ın rahmetinden ümidim var.”
(Tirmizî, Savm: 46; İbni Mâce, Sıyâm: 40; Müslim, Sıyâm: 196)
Atâ el-Horasânî Radiyallâhu Anh anlatıyor:
a. Peygamber (s.a.) arzu ettikçe nafile oruç tutardı. Nafilede bir zorunluk olmadığı için tamamen kişinin istek ve arzusuna bağlıdır. Efendimiz de bazan oruç tutmaya bir başlar ve sahâbiler "her halde Rasûlullah hiç ara vermeden devamlı oruç tutacak" diyecek hâle gelinceye kadar devam ederdi. Orucu bıraktığı zaman da uzun süre ara verir ve sahâbiler Peygamberimizin bir daha oruç tutmayacağını zannederlerdi.
Aynı manayı ifade eden bir haber İbn Abbas'dan nakledilmiştir.[439]
b. Peygamber (s.a.) ramazanın dışında hiç bir ayda baştan sona oruç tutmazdı.
Hadisin bu bölümü 2336 numarada geçen Ümme Seleme'nin rivayetine ters düşer gibi görünmektedir. Çünkü o rivayette Ümmü Seleme'nin (r.anha) Rasûlullah (s.a.)'in Şaban ayının dışına hiçbir ayı baştan sona oruçla geçirmediğini, Şabanı ramazana eklediğini söylemektedir. Bu hadiste ise ramazandan başka hiçbir ayda baştan sona oruç tutmadığı belirtiliyor.
Âlimler Ümmü Seleme'nin rivâyetindeki, Şabanı tüm oruçlu geçirmekten maksadın, Şabanın çoğunu oruçla geçirmek olduğunu, benzeri ifâdelerin Arapçada kullanılmakta olduğunu söylerler.
Tirmizî'nin rivayetine göre îbn Mübarek bu konuda şöyle demektedir:
"Arapçada bir kimse bir ayın çoğunu oruçla geçirirse, o ayı oruçla geçirdi demek caizdir. Aynı şekilde gecenin çoğunu namazla geçiren kimse için de falan bütün gece namaz kıldı" denilebilir. Halbuki adam gecenin bir bölümünü yemek yeme ve başka işleriyle geçirmiş olabilir."
Tirmizî İbnu'l-Mübârek'in bu iki hadisin aynı mânâya geldiğini söylediğini de nakleder.
Bazı âlimler ise, Hz. Peygamber'in bir sene Şaban'ın bütününü oruçla geçirdiğini, bir sene de bazı günlerinde oruç tuttuğunu söylerler.
Hz. Peygamber bazan Şaban'ın başında, bazan ortasında bazan da sonunda oruç tutardı, diyenler de vardır.
Rasûlullah'ın Şaban orucunu Ramazana eklemesinden maksat da Şabanda oruç tuttuğu günlerle ramazan arasındaki yakınlıktır.
Bu izahlardan anlaşıldığı üzere, işaret edilen iki hadis arasında herhangi bir tezat söz konusu değildir.
c. Peygamber (s.a.)'in en çok nafile oruç tuttuğu ay Şaban ayıdır.
Hz. Peygamber'in bu ayda her zamankinden daha çok oruç tutmasının sebebinin ne olduğu 2431 numaralı hadisin açıklamasında geçmişti. Eh kuvvetli sebep orada belirtilen olmakla birlikte şu ihtimalleri de göz önünde bulunduranlar vardır.
1. Şabanda çok oruç tutması ramazanı tazim içindir.
2. Rasûlullah, her ay üç gün oruç tutardı. Bir özrü sebebiyle daha önceki aylarda tutamadığı günleri Şaban ayında kaza ederdi.
3. Şabanda insanlar gafil olduğu için Hz. Peygamber onlara örnek olmak isterdi.
4. Sene içerisinde öleceklerin isimleri Şaban ayında yazılır. Nitekim Peygamber (s.a.) Hz. Aişe'ye, "Yâ Aişe! Bu ayda ölüm meleğinin ruhlarını alacağı kimselerin isimleri yazılır. Beri ismimin oruçlu iken kaydedilmesini isterim" buyurmuştur.
5. Hz. Peygamber'in hanımları, geçen ramazanda tutamadıklar,oruçları Şaban ayında kaza ederlerdi. Hz. Peygamber de onun için bu ayda çok oruç tutardı.[440]
Bazı Hükümler
1. Nafile ibâdetleri ifâ konusunda belirli zamanlana kayıtlı kalınmayabilir.Bu, kışının arzusuna bağlıdır,
2. Şaban ayında nafile oruç tutmak başka zamanlara nispetle daha efdaldir.[441]
2435. ...Musa b. Îsmail-Hammad-Muhammed b. Amr-Ebû Seleme-Ebu Hüreyre (r.a.) senediyle Hz. Peygamber (s.a.)'den önceki hadisin manasında (bir hadis daha rivayet edilmiştir).
Bu rivayette Muhammed b. Amr: "O, pek azı müstesna (Şabanı) oruçla geçirirdi. Hattâ onun tümünde oruç tutardı" cümlelerini de ilâve etmiştir.[442]
Ebû Hureyre (r.a.)'den gelen bu rivayetten anlaşıldığına göre Peygamber (s.a.) bazan Şabanın çoğunda bazan da tamamında oruç tutardı.
Ebû Hureyre'nin önce Hz. Peygamber'in Şaban'ın çoğunda oruç tuttuğunu daha sonra ise tümünü oruçla geçirdiğini haber almış olması da muhtemeldir.
Peygamber (s.a.)'in Şaban ayındaki orucu konusunda geniş bilgi 2336 2431 ve 2434 numaralı hadislerin açıklamalarında geçmiştir.[443]
[438] Buharî, savm 52-53; Müslim, siyam 175; Nesâî, siyam 34; Ibn Mâce, siyam 30.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/349-350.
[439] bk. 2430 numaralı hadis.
[440] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/350-351.
[441] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/351.
[442] Müslim, siyam 176.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/351-352.
[443] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/352.
Bizlerde sormuş olduğunuz tüm bu soruların cevaplarını aşağıda sizler için paylaştık.Allah tuttuğunuz oruçları kabul etsin inşallah.Amin.
Ebu Katade Radiyallâhu Anh anlatıyor;Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:
“Arefe günü tutulan orucun, geçen yılın ve gelecek yılın günahlarına keffaret olacağına Allah’ın rahmetinden ümidim var.”
(Tirmizî, Savm: 46; İbni Mâce, Sıyâm: 40; Müslim, Sıyâm: 196)
Atâ el-Horasânî Radiyallâhu Anh anlatıyor:
Ebu Bekir’in oğlu Abdurrahman, Arefe günü Hz. Âişe’nin huzuruna girdi. Hz. Âişe oruçlu idi. Hararetten dolayı üzerine su serpiliyordu. Abdurrahman ona, “Orucunu boz” dedi.
Hz. Âişe Radiyallâhu Anhâ:
“Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem, ‘Arefe günü oruç tutmak, kendisinden önceki senenin günahlarına keffaret olur’ dediğini işittiğim halde iftar mı edeyim?’ dedi.”
(et-Tergib ve’t-Terhîb, 2:112)
Beyhakî’nin bir rivâyetine göre ise Hz. Âişe Radiyallâhu Anhâ şöyle demiştir:Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:
“Arefe günü oruç tutmak, bin gün oruç tutmak gibidir.”
(et-Tergib ve’t-Terhîb, 2:112)
Yalnız Arefe günü oruç tutmak o sene hacca gitmeyenler içindir. Yani Arefe günü Arafat vakfesinde bulunmayanlar içindir. Bu husustaki hadis-i şerif şöyledir:
Ebu Hüreyre Radiyallâhu Anh anlatıyor:
“Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem Arefe günü Arafat’ta oruç tutmayı yasakladı.”
(Ebu Dâvud, Savm: 63)
Hâris binti Ümmü’l-Fazl rivayet ediyor:
Arafat’ta Arefe günü insanlar Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemin orucu hakkında ihtilafa düştüler. Bazısı, “O oruçludur” dedi, bazısı da, “Hayır, oruçlu değildir” dedi.
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem Arafat’ta devesi üzerinde vakfede iken ona bir bardak süt gönderdim de onu içti.
(Müslim, Sıyam: 110-111)
Hadis âlimlerinin bu husustaki açıklamaları şöyledir:
Hafız der ki: “Âlimler, Arefe günü Arafat’ta oruç tutulmasında ihtilaf ettiler.”
İbni Ömer dedi ki: “Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem, Ebu Bekir, Ömer ve Osman, Arefe günü oruç tutmadılar, ben de tutmuyorum.”
İmam Malik ile İmam Sevri oruç tutmayı tercih ediyorlardı.Abdullah ibni Zübeyir ile Hz. Âişe, Arefe günü oruç tutmaya meylediyorlardı.Atâ, “Kışın tutarım, yazın tutmam” diyordu.
Katade ise, “Arafat’ta duadan zayıf düşürmezse oruç tutulmasında bir beis yoktur” diyordu.
İmam Şâfii, “Hacıların dışındakilere Arefe günü oruç tutmak müstehaptır. Hacılara gelince, duâ yapmak için kuvvet vermesinden dolayı yemesi bana göre daha iyidir” dedi.
İmam Ahmed ise, “Oruç tutmaya gücü yeterse tutar, şayet yerse bu durum kuvvete ihtiyaç duyduğu bir gündür” dedi.
Peygamber (S.A.) Nasıl Oruç Tutardı?
Hem insan ruhunu, hem bedenini hem de toplumu terbiye eden oruç ibadeti, Müslümanlara mahsus bir ibadet olmayıp diğer dinlerde ve Cahiliye Döneminde de bilinen bir ibadettir. Cahiliye Arapları, Aşure orucu tutarlardı. Bundan başka “Mudar kabilesinin ayı” olarak da isimlendirilen haram aylardan, kameri takvimin yedinci ayı olan Recep ayında putları ziyaret ederek oruç tutarlardı.
Aşure orucu, Muharrem ayının 10. gününde tutulurdu. Medine’deki Yahudiler de Aşure orucu tutuyorlardı. Arapların Aşure orucunu Yahudilerden almış olabilecekleri iddia edildiği gibi, bu ibadeti Hz. İbrahim ve Hz. İsmail döneminden kalan bir ibadet olarak sürdürmüş olabilecekleri de söylenmiştir.
Ramazan orucu farz kılınmadan önce, Hz. Peygamber Mekke’deyken Aşure orucu tutuyordu. Medine’ye hicretten sonra da bu orucu tutmaya devam etmiş, ancak Ramazan orucunun farz kılınmasından sonra Aşure günü oruç tutma hususunda Müslümanları serbest bırakmıştır. (Buhari, Savm, 69) Peygamber Efendimiz Yahudilere benzememek için Muharrem’in onuncu günü (Aşure) ile birlikte dokuz ve on birinci gününde de oruç tutulmasını tavsiye etmiştir. (Buhari, Savm, 69)
Müşriklerde sükût (susma) orucu denen bir oruçtan da bahsedilir. Kişi, gün boyunca konuşmayacağına niyet ederek akşama kadar susmak suretiyle oruç tutardı. Benzer bir orucun Yahudilerde de olduğu anlaşılmaktadır.
Hadis-i şerifte Hz. Peygamber'in nafile oruç konusundaki bir kaç tavrını anlamaktayız. Bunlar:Hz. Âişe Radiyallâhu Anhâ:
“Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem, ‘Arefe günü oruç tutmak, kendisinden önceki senenin günahlarına keffaret olur’ dediğini işittiğim halde iftar mı edeyim?’ dedi.”
(et-Tergib ve’t-Terhîb, 2:112)
Beyhakî’nin bir rivâyetine göre ise Hz. Âişe Radiyallâhu Anhâ şöyle demiştir:Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:
“Arefe günü oruç tutmak, bin gün oruç tutmak gibidir.”
(et-Tergib ve’t-Terhîb, 2:112)
Yalnız Arefe günü oruç tutmak o sene hacca gitmeyenler içindir. Yani Arefe günü Arafat vakfesinde bulunmayanlar içindir. Bu husustaki hadis-i şerif şöyledir:
Ebu Hüreyre Radiyallâhu Anh anlatıyor:
“Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem Arefe günü Arafat’ta oruç tutmayı yasakladı.”
(Ebu Dâvud, Savm: 63)
Hâris binti Ümmü’l-Fazl rivayet ediyor:
Arafat’ta Arefe günü insanlar Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemin orucu hakkında ihtilafa düştüler. Bazısı, “O oruçludur” dedi, bazısı da, “Hayır, oruçlu değildir” dedi.
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem Arafat’ta devesi üzerinde vakfede iken ona bir bardak süt gönderdim de onu içti.
(Müslim, Sıyam: 110-111)
Hadis âlimlerinin bu husustaki açıklamaları şöyledir:
Hafız der ki: “Âlimler, Arefe günü Arafat’ta oruç tutulmasında ihtilaf ettiler.”
İbni Ömer dedi ki: “Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem, Ebu Bekir, Ömer ve Osman, Arefe günü oruç tutmadılar, ben de tutmuyorum.”
İmam Malik ile İmam Sevri oruç tutmayı tercih ediyorlardı.Abdullah ibni Zübeyir ile Hz. Âişe, Arefe günü oruç tutmaya meylediyorlardı.Atâ, “Kışın tutarım, yazın tutmam” diyordu.
Katade ise, “Arafat’ta duadan zayıf düşürmezse oruç tutulmasında bir beis yoktur” diyordu.
İmam Şâfii, “Hacıların dışındakilere Arefe günü oruç tutmak müstehaptır. Hacılara gelince, duâ yapmak için kuvvet vermesinden dolayı yemesi bana göre daha iyidir” dedi.
İmam Ahmed ise, “Oruç tutmaya gücü yeterse tutar, şayet yerse bu durum kuvvete ihtiyaç duyduğu bir gündür” dedi.
Peygamber (S.A.) Nasıl Oruç Tutardı?
Hem insan ruhunu, hem bedenini hem de toplumu terbiye eden oruç ibadeti, Müslümanlara mahsus bir ibadet olmayıp diğer dinlerde ve Cahiliye Döneminde de bilinen bir ibadettir. Cahiliye Arapları, Aşure orucu tutarlardı. Bundan başka “Mudar kabilesinin ayı” olarak da isimlendirilen haram aylardan, kameri takvimin yedinci ayı olan Recep ayında putları ziyaret ederek oruç tutarlardı.
Aşure orucu, Muharrem ayının 10. gününde tutulurdu. Medine’deki Yahudiler de Aşure orucu tutuyorlardı. Arapların Aşure orucunu Yahudilerden almış olabilecekleri iddia edildiği gibi, bu ibadeti Hz. İbrahim ve Hz. İsmail döneminden kalan bir ibadet olarak sürdürmüş olabilecekleri de söylenmiştir.
Ramazan orucu farz kılınmadan önce, Hz. Peygamber Mekke’deyken Aşure orucu tutuyordu. Medine’ye hicretten sonra da bu orucu tutmaya devam etmiş, ancak Ramazan orucunun farz kılınmasından sonra Aşure günü oruç tutma hususunda Müslümanları serbest bırakmıştır. (Buhari, Savm, 69) Peygamber Efendimiz Yahudilere benzememek için Muharrem’in onuncu günü (Aşure) ile birlikte dokuz ve on birinci gününde de oruç tutulmasını tavsiye etmiştir. (Buhari, Savm, 69)
Müşriklerde sükût (susma) orucu denen bir oruçtan da bahsedilir. Kişi, gün boyunca konuşmayacağına niyet ederek akşama kadar susmak suretiyle oruç tutardı. Benzer bir orucun Yahudilerde de olduğu anlaşılmaktadır.
Nitekim yüce Allah Hz. Meryem’e hitaben şöyle buyurmaktadır: “Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan, ‘Şüphesiz ben Rahman’a susmayı adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım’ de.” (Meryem, 19/26)
Bu oruç, İslam döneminde kaldırılmıştır. (Ebu Davud, Sünen, III, 293-294) Ramazan orucu, Medine döneminde, Hicretin 2. yılında (Hicretten 18 ay sonra) Şaban ayında farz kılınan bedeni bir ibadettir. Bu yıl, fıtr sadakası yükümlülüğü de getirilmiştir.
Ramazan orucu, bir ay boyunca sabahtan akşama kadar süren uzun bir oruçtur. Cahiliye Döneminde Araplar Ramazan ayı boyunca oruç tutmadıkları gibi Medine’de yaşayan Yahudiler de böyle bir oruç tutmuyorlardı. Bir insanın Allah’ın rızasını gözeterek bir ay boyunca imsaktan güneşin batışına kadar disiplinli bir şekilde çeşitli nefsani arzulardan, yemeden ve içmeden uzak durması, önemli bir nefis terbiyesi yöntemidir. Orucun bireysel ve sosyal hayatta birçok faydası vardır.
Peygamber Efendimiz Yahudilere benzememek için Muharrem’in onuncu günü (Aşure) ile birlikte dokuz ve on birinci gününde de oruç tutulmasını tavsiye etmiştir.
Ramazan ayının oruç ayı olarak seçilmesi, ilahî iradenin emirleri doğrultusunda gerçekleşmiştir. Ramazan orucu, kameri takvime göre tutulduğu için, bir insan hayatında iki ya da üç kez güneş yılının bütün günlerine denk gelecek şekilde oruç tutmuş olmaktadır. Öte yandan güneş yılına göre tutulmadığı ve zamanı değiştiği için yazdan kışa her koşulda yerine getirilen bir ibadettir.
Ramazan orucu, bir ay boyunca sabahtan akşama kadar süren uzun bir oruçtur. Cahiliye Döneminde Araplar Ramazan ayı boyunca oruç tutmadıkları gibi Medine’de yaşayan Yahudiler de böyle bir oruç tutmuyorlardı. Bir insanın Allah’ın rızasını gözeterek bir ay boyunca imsaktan güneşin batışına kadar disiplinli bir şekilde çeşitli nefsani arzulardan, yemeden ve içmeden uzak durması, önemli bir nefis terbiyesi yöntemidir. Orucun bireysel ve sosyal hayatta birçok faydası vardır.
Peygamber Efendimiz Yahudilere benzememek için Muharrem’in onuncu günü (Aşure) ile birlikte dokuz ve on birinci gününde de oruç tutulmasını tavsiye etmiştir.
Ramazan ayının oruç ayı olarak seçilmesi, ilahî iradenin emirleri doğrultusunda gerçekleşmiştir. Ramazan orucu, kameri takvime göre tutulduğu için, bir insan hayatında iki ya da üç kez güneş yılının bütün günlerine denk gelecek şekilde oruç tutmuş olmaktadır. Öte yandan güneş yılına göre tutulmadığı ve zamanı değiştiği için yazdan kışa her koşulda yerine getirilen bir ibadettir.
Kur’ân-ı Kerîm, bu ay içinde bulunan, Kur’ân’ın bin aydan hayırlı olarak nitelendirdiği Kadir Gecesi’nde inmiştir.
Hz. Peygamber, Mekke’deyken yılın belirli günlerinde oruç tutardı. Medine’ye hicretinden sonra ayda üç gün oruç tuttuğu ve bunu ashabına da tavsiye ettiği rivayet edilir. Bu sünnetin, Müslümanları Ramazan orucu ibadetine hazırlama süreci olarak değerlendirilmesi mümkündür.
Kur’ân-ı Kerîm’de orucun geçmişte yaşayan kavimlere de, Müslümanlara da farz kılındığı açıkça ifade edilir: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” (Bakara, 2/183-185)
Hz. Peygamber Ramazan ayında oruç tutmanın yanı sıra diğer ibadetlerini de arttırır, Ramazanın son 10 günü ise mescitte itikâfa girerek ibadetle meşgul olmayı tercih ederdi. Zira Hz. Peygamber’in uygulamasında oruç, sadece aç kalmaktan ibaret bir ibadet değildir. Allah Râsulü (sav), orucu Müslümanları kötülüklerden koruyan bir kalkan olarak görür. İnsanlarla ilişkilerinde daha çok sabırlı olmak, kötü söz söylemekten kaçınmak, oruçlunun temel özellikleri arasındadır.
Hz. Peygamber, Mekke’deyken yılın belirli günlerinde oruç tutardı. Medine’ye hicretinden sonra ayda üç gün oruç tuttuğu ve bunu ashabına da tavsiye ettiği rivayet edilir. Bu sünnetin, Müslümanları Ramazan orucu ibadetine hazırlama süreci olarak değerlendirilmesi mümkündür.
Kur’ân-ı Kerîm’de orucun geçmişte yaşayan kavimlere de, Müslümanlara da farz kılındığı açıkça ifade edilir: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” (Bakara, 2/183-185)
Hz. Peygamber Ramazan ayında oruç tutmanın yanı sıra diğer ibadetlerini de arttırır, Ramazanın son 10 günü ise mescitte itikâfa girerek ibadetle meşgul olmayı tercih ederdi. Zira Hz. Peygamber’in uygulamasında oruç, sadece aç kalmaktan ibaret bir ibadet değildir. Allah Râsulü (sav), orucu Müslümanları kötülüklerden koruyan bir kalkan olarak görür. İnsanlarla ilişkilerinde daha çok sabırlı olmak, kötü söz söylemekten kaçınmak, oruçlunun temel özellikleri arasındadır.
Allah Râsulü (sav), “Allah’ın, kötü söz ve davranışları terk etmeyen adamın yemeyi ve içmeyi terk etmesine ihtiyacı yoktur.” buyrur. (Buhari, Savm, 8)
Hz. Peygamber, Ramazan ayının son on günü içinde bulunan Kadir Gecesi’nde Müslümanların ibadete ve duaya önem vermelerini tavsiye etmiştir. Kendisi de Ramazanın son on gününü ibadetle geçirerek manevi açıdan arınmaya örneklik etmiştir.
Cebrail (as), Ramazanda her gün Hz. Peygamber’e gelir; o yıl nazil olan vahyi mukabele ederlerdi. Hz. Peygamber Cebrail’le (as) buluştuğu zamanlarda, esen rüzgârdan daha cömert olurdu. (Buhari, Savm, 7)
Allah Râsulü (sav), Ramazan ayında günlük hayatını aksatmamaya çalışır, oruç günlerinde yapması gereken işleri varsa onları yerine getirirdi. Nitekim Ramazanda bir çok sefere çıktığı görülmektedir. Ramazan orucunun farz kılındığı yıl, Bedir seferine çıkmıştır.
Ramazanda çıktığı seferlerden biri de Mekke’nin fethidir. Rasûlullah (sav) fetih yılında 10 Ramazanda Medine’den yola çıktı. Yol güzergâhındaki Kedid’e ulaşıncaya kadar oruç tuttu. Ancak oradan itibaren yolda oruç tutmadı. Ashabın çoğu da onun gibi yaptı. (Buhari, Savm, 34) Ebu Said el-Hudri, ashabın bir kısmının oruç tutmaya devam ettiğini, bir kısmının ise oruçlarını yediklerini, ancak düşmanla karşılaşma tehlikesi ortaya çıkınca Hz. Peygamber’in artık oruç tutmamalarını emrettiğini ifade eder. Sefer sırasında oruç tutan tutmayanı kınamadığı gibi, oruç tutmayan da tutanı kınamadı.
Ramazanda Müslümanların önemli dayanışma ibadetlerinden biri fıtr sadakasıdır. Fıtr sadakası, Müslümanların nisap miktarını aşan mallarından zekât vermelerinin farz kılınmasından önce başlayan bir yükümlülüktü. Fıtr sadakası küçük, büyük, kadın ya da erkek herkes için hurmadan, arpadan veya kuru üzümden bir sâ kadardı. Buğdaydan da iki avuçtu.
Hz. Peygamber, Ramazan ayının son on günü içinde bulunan Kadir Gecesi’nde Müslümanların ibadete ve duaya önem vermelerini tavsiye etmiştir. Kendisi de Ramazanın son on gününü ibadetle geçirerek manevi açıdan arınmaya örneklik etmiştir.
Cebrail (as), Ramazanda her gün Hz. Peygamber’e gelir; o yıl nazil olan vahyi mukabele ederlerdi. Hz. Peygamber Cebrail’le (as) buluştuğu zamanlarda, esen rüzgârdan daha cömert olurdu. (Buhari, Savm, 7)
Allah Râsulü (sav), Ramazan ayında günlük hayatını aksatmamaya çalışır, oruç günlerinde yapması gereken işleri varsa onları yerine getirirdi. Nitekim Ramazanda bir çok sefere çıktığı görülmektedir. Ramazan orucunun farz kılındığı yıl, Bedir seferine çıkmıştır.
Ramazanda çıktığı seferlerden biri de Mekke’nin fethidir. Rasûlullah (sav) fetih yılında 10 Ramazanda Medine’den yola çıktı. Yol güzergâhındaki Kedid’e ulaşıncaya kadar oruç tuttu. Ancak oradan itibaren yolda oruç tutmadı. Ashabın çoğu da onun gibi yaptı. (Buhari, Savm, 34) Ebu Said el-Hudri, ashabın bir kısmının oruç tutmaya devam ettiğini, bir kısmının ise oruçlarını yediklerini, ancak düşmanla karşılaşma tehlikesi ortaya çıkınca Hz. Peygamber’in artık oruç tutmamalarını emrettiğini ifade eder. Sefer sırasında oruç tutan tutmayanı kınamadığı gibi, oruç tutmayan da tutanı kınamadı.
Ramazanda Müslümanların önemli dayanışma ibadetlerinden biri fıtr sadakasıdır. Fıtr sadakası, Müslümanların nisap miktarını aşan mallarından zekât vermelerinin farz kılınmasından önce başlayan bir yükümlülüktü. Fıtr sadakası küçük, büyük, kadın ya da erkek herkes için hurmadan, arpadan veya kuru üzümden bir sâ kadardı. Buğdaydan da iki avuçtu.
Rasûlullah (sav), bayram gününden iki gün önce konuşma yapar, bayram namazı için mescide gelmeden önce fıtr sadakasının fakirlere verilmesini emreder ve “Onları, yani miskinleri, bugün aç dolaşmaktan müstağni kılın” derdi. Rasûlullah (sav), bayram namazından dönünce fıtr sadakasını paylaştırırdı. (Darekutni, Sünen, c. 2, s.141) Rasûlullah (sav), bayram namazını bayram günü hutbeden önce mescitte kılardı.
Hz. Peygamber, hem kendisi Ramazan orucu dışında oruç tutar, hem de Müslümanlara oruç tutmalarını tavsiye ederdi. Şevval ayında tutulan altı günlük oruç bunlardandır. Ancak Müslümanların bir kaç gün devam eden sürekli oruç (visal orucu) tutmalarına izin vermemiştir. (Buhari, Savm, 48; Ebu Davud, Savm, 24)
Enes b. Malik’ten rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sav) o kadar çok oruç tutardı ki “Artık hep oruç tutacak” denilirdi. Bazen de orucu öyle bırakırdı ki “Artık hiç tutmayacak” denilirdi. (Ebu Davud, Sünen, 2430)
Hz. Peygamber, hem kendisi Ramazan orucu dışında oruç tutar, hem de Müslümanlara oruç tutmalarını tavsiye ederdi. Şevval ayında tutulan altı günlük oruç bunlardandır. Ancak Müslümanların bir kaç gün devam eden sürekli oruç (visal orucu) tutmalarına izin vermemiştir. (Buhari, Savm, 48; Ebu Davud, Savm, 24)
Enes b. Malik’ten rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sav) o kadar çok oruç tutardı ki “Artık hep oruç tutacak” denilirdi. Bazen de orucu öyle bırakırdı ki “Artık hiç tutmayacak” denilirdi. (Ebu Davud, Sünen, 2430)
a. Peygamber (s.a.) arzu ettikçe nafile oruç tutardı. Nafilede bir zorunluk olmadığı için tamamen kişinin istek ve arzusuna bağlıdır. Efendimiz de bazan oruç tutmaya bir başlar ve sahâbiler "her halde Rasûlullah hiç ara vermeden devamlı oruç tutacak" diyecek hâle gelinceye kadar devam ederdi. Orucu bıraktığı zaman da uzun süre ara verir ve sahâbiler Peygamberimizin bir daha oruç tutmayacağını zannederlerdi.
Aynı manayı ifade eden bir haber İbn Abbas'dan nakledilmiştir.[439]
b. Peygamber (s.a.) ramazanın dışında hiç bir ayda baştan sona oruç tutmazdı.
Hadisin bu bölümü 2336 numarada geçen Ümme Seleme'nin rivayetine ters düşer gibi görünmektedir. Çünkü o rivayette Ümmü Seleme'nin (r.anha) Rasûlullah (s.a.)'in Şaban ayının dışına hiçbir ayı baştan sona oruçla geçirmediğini, Şabanı ramazana eklediğini söylemektedir. Bu hadiste ise ramazandan başka hiçbir ayda baştan sona oruç tutmadığı belirtiliyor.
Âlimler Ümmü Seleme'nin rivâyetindeki, Şabanı tüm oruçlu geçirmekten maksadın, Şabanın çoğunu oruçla geçirmek olduğunu, benzeri ifâdelerin Arapçada kullanılmakta olduğunu söylerler.
Tirmizî'nin rivayetine göre îbn Mübarek bu konuda şöyle demektedir:
"Arapçada bir kimse bir ayın çoğunu oruçla geçirirse, o ayı oruçla geçirdi demek caizdir. Aynı şekilde gecenin çoğunu namazla geçiren kimse için de falan bütün gece namaz kıldı" denilebilir. Halbuki adam gecenin bir bölümünü yemek yeme ve başka işleriyle geçirmiş olabilir."
Tirmizî İbnu'l-Mübârek'in bu iki hadisin aynı mânâya geldiğini söylediğini de nakleder.
Bazı âlimler ise, Hz. Peygamber'in bir sene Şaban'ın bütününü oruçla geçirdiğini, bir sene de bazı günlerinde oruç tuttuğunu söylerler.
Hz. Peygamber bazan Şaban'ın başında, bazan ortasında bazan da sonunda oruç tutardı, diyenler de vardır.
Rasûlullah'ın Şaban orucunu Ramazana eklemesinden maksat da Şabanda oruç tuttuğu günlerle ramazan arasındaki yakınlıktır.
Bu izahlardan anlaşıldığı üzere, işaret edilen iki hadis arasında herhangi bir tezat söz konusu değildir.
c. Peygamber (s.a.)'in en çok nafile oruç tuttuğu ay Şaban ayıdır.
Hz. Peygamber'in bu ayda her zamankinden daha çok oruç tutmasının sebebinin ne olduğu 2431 numaralı hadisin açıklamasında geçmişti. Eh kuvvetli sebep orada belirtilen olmakla birlikte şu ihtimalleri de göz önünde bulunduranlar vardır.
1. Şabanda çok oruç tutması ramazanı tazim içindir.
2. Rasûlullah, her ay üç gün oruç tutardı. Bir özrü sebebiyle daha önceki aylarda tutamadığı günleri Şaban ayında kaza ederdi.
3. Şabanda insanlar gafil olduğu için Hz. Peygamber onlara örnek olmak isterdi.
4. Sene içerisinde öleceklerin isimleri Şaban ayında yazılır. Nitekim Peygamber (s.a.) Hz. Aişe'ye, "Yâ Aişe! Bu ayda ölüm meleğinin ruhlarını alacağı kimselerin isimleri yazılır. Beri ismimin oruçlu iken kaydedilmesini isterim" buyurmuştur.
5. Hz. Peygamber'in hanımları, geçen ramazanda tutamadıklar,oruçları Şaban ayında kaza ederlerdi. Hz. Peygamber de onun için bu ayda çok oruç tutardı.[440]
Bazı Hükümler
1. Nafile ibâdetleri ifâ konusunda belirli zamanlana kayıtlı kalınmayabilir.Bu, kışının arzusuna bağlıdır,
2. Şaban ayında nafile oruç tutmak başka zamanlara nispetle daha efdaldir.[441]
2435. ...Musa b. Îsmail-Hammad-Muhammed b. Amr-Ebû Seleme-Ebu Hüreyre (r.a.) senediyle Hz. Peygamber (s.a.)'den önceki hadisin manasında (bir hadis daha rivayet edilmiştir).
Bu rivayette Muhammed b. Amr: "O, pek azı müstesna (Şabanı) oruçla geçirirdi. Hattâ onun tümünde oruç tutardı" cümlelerini de ilâve etmiştir.[442]
Ebû Hureyre (r.a.)'den gelen bu rivayetten anlaşıldığına göre Peygamber (s.a.) bazan Şabanın çoğunda bazan da tamamında oruç tutardı.
Ebû Hureyre'nin önce Hz. Peygamber'in Şaban'ın çoğunda oruç tuttuğunu daha sonra ise tümünü oruçla geçirdiğini haber almış olması da muhtemeldir.
Peygamber (s.a.)'in Şaban ayındaki orucu konusunda geniş bilgi 2336 2431 ve 2434 numaralı hadislerin açıklamalarında geçmiştir.[443]
[438] Buharî, savm 52-53; Müslim, siyam 175; Nesâî, siyam 34; Ibn Mâce, siyam 30.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/349-350.
[439] bk. 2430 numaralı hadis.
[440] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/350-351.
[441] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/351.
[442] Müslim, siyam 176.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/351-352.
[443] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/352.
Post a Comment