Dinimizde Hamilelerin Yapması Gerekenler
Bu günkü konumuz dinimizde hamilelik döneminde neler yapılması gerektiği,hamilelikte yapılması gerekenler dualar,dinimizde hamilelik ne zaman söylenir,islamda hamile kadına nasıl davranmalı,hamilelikte okunması gereken dualar Nihat HATİPOĞLU,peygamber efendimizin hamile kadınlara tavsiyeleri,Allah katında hamile kadın,hamilelikte ilk üç ay yapılması gerekenler,islamda hamileliği gizlemek v.b konularda bilgiler paylaşacağız!..
Dinimizde Hamilelerin Yapması Gerekenler |
Peygamberimizden Gebelere(Hamilelere) Tavsiyeler
Çocuklarımız geleceğimiz olmakla beraber ayrıca ahiretimizdirler de. Çünkü Salih bir evladın yapacağı hayır ve hasenatlar ölü anne baya da yazılır. Bu bilinçle doğurmak istediğimiz çocuğun ahlaklı ve hayırlı olması için gebelik döneminde yapacağımız ve okuyacağımız ibadetlere çok önem verilmelidir. Biz gerekeni yaptıktan sonra tevekkül edelim. Allah’ın izniyle bunları yaptığımız zaman Allah bize Salih ve ahlaklı bir çocuk nasip edecektir inşallah.
Müslüman bir anne adayı Peygamber efendimizin nasihatlerine çok önem vermesi gerekir. Acaba hamilelik döneminde hamile kadın hangi dua ve ibadetleri yerine getirilmeli diyorsanız vereceğimiz bilgileri dikkatlice okumanızı tavsiye ederiz!..
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde:
اَلشَّقِيُّ مَنْ شَقِيَ في بَطْنِ أُمِّهِ وَالسَّعيدُ مَنْ سَعِدَ في بَطْنِ أُمِّهِ
“Şaki, daha anasının karnında talihsizdir; said, anasının karnında da talihlidir.” buyuruyor. Hâlbuki biz biliyoruz ki bizim irade ve davranışlarımız hesaba katılmadan hiçbir takdir söz konusu değildir. Bizim nasıl hareket edeceğimiz, nasıl adım atacağımız, attığımız bu adımların neleri ortaya çıkaracağı Cenâb-ı Hak tarafından bilinmiş ve iradelerimiz de hesaba katılarak her şey ona göre plan ve programa tâbi tutulmuştur. Dolayısıyla bizim salih bir evlat yetiştirmek için alacağımız tedbirler daha tohumun atılması anından itibaren başlar ve devam eder.
Sperm ve yumurta bir araya geldikten sonra, annenin gıdası, hâl ve hareketleri, ruhî durumu, maneviyatı anne karnındaki çocuğun şaki veya said yazılmasında önemli birer etkendir. Haram bir lokmanın, işlenen bir günahın, manevî tatminsizlikten ileri gelen stres ve depresyonların hiç şüphesiz çocuğun karakterinin şekillenmesinde etkisi büyüktür. Besmelesiz atılan bir tohumdan hayırlı neticelerin ortaya çıkması Cenâb-ı Hak aksini murad buyurmadıkça zor bir ihtimaldir. Ancak Cenâb-ı Hak dilerse füccardan da salih evlatlar neşet edebilir.
Şimdi hamile bir kadının, hamilelik süresince dikkat etmesi gereken hususları kısaca arz edelim:
Çocuğun anne karnına düşmesinden önce besmele çekilmesi ve dua edilmesi Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) tavsiyeleri arasındadır. Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselam) konuyla ilgili şöyle buyurur:
هُوَ الَّذي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ إِلَيْهَا فَلَمَّا تَغَشَّاهَا حَمَلَتْ حَمْلًا خَفيفًا فَمَرَّتْ بِهِ فَلَمَّۤا أَثْقَلَتْ دَعَوَا اللّٰهَ رَبَّهُمَا لَئِنْ اٰتَيْتَنَا صَالِحًا لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرينَ
“Sizi bir tek candan (Âdem’den) halkeden, ondan da yanında huzura eresiniz diye eşini (Havva’yı) yaratan O’dur. (Âdem) Eşi ile (birleşince) o hafif bir yük yükleniverdi (hamile kaldı). Onu bir müddet taşıyıp da hamileliği ağırlaşınca, Allah’a: Andolsun bize (salih) kusursuz bir çocuk verirsen, sana ziyadesiyle şükrederiz, diye dua ettiler.”
Gerek baba gerekse anne adayı, Cenâb-ı Hakk’ın kendilerine nasip edeceği çocuğun her türlü kusurdan âzâde ve hayırlı bir evlat olması adına Allah’a yalvarıp yakarmalı ve duasının makbul olduğuna inandıkları zatlardan da bu hususta dua istemelidirler. Müsebbibü’l-Esbab olan Cenâb-ı Hak isterse, olmazlar bile olur hâle gelir. İşte anne-baba duadaki bu büyük güce inanmalı ve gönülden yaptıkları dualarıyla Cenâb-ı Hak’tan hayırlı evlat talebinde bulunmalıdırlar.
Özellikle günümüzde daha bir ehemmiyet kazanan hususlardan bir diğeri de helâl rızık peşinde olmak ve şüpheli hiçbir lokmanın mideye inmesine fırsat vermemektir. Yani çocuk daha anne karnındayken helâl ve temiz rızıkla beslenmelidir. Çocuk anne karnında teşekkül etmeye başladığı ilk andan itibaren meşru yollardan gıdasını almalıdır. Bunun için de ebeveyn, kazançlarının helâlinden olması hususunda son derece hassas olacak, alışveriş yaptıkları yerleri iyi seçecek ve dinin haram kıldığı hiçbir maddenin evlerine girmesine fırsat tanımayacaklardır. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem):
يَأْتي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ لَا يُبَالِي الْمَرْءُ مَا أَخَذَ مِنْهُ أَمِنَ الْحَلَالِ أَمْ مِنَ الْحَرَامِ
“Öyle devir gelecek ki insanoğlu, aldığı şeyin helâlden mi, haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak.” buyurmak suretiyle inananları kazanç hususunda dikkatli olmaya çağırmıştır.Konuyla ilgili bir diğer hadis-i şerif ise şu şekildedir:
إِنَّ أَوَّلَ ما يُنْتِنُ مِنَ الْإِنْسَانِ بَطْنُهُ فَمَنِ اسْتَطَاعَ أَنْ لَا يَأْكُلَ إلَّا طَيِّبًا فَلْيَفْعَلْ
“İnsanın ilk (çürüyüp) kokacak olan yeri karnıdır. Öyleyse, kim, karnına temiz olandan başka bir şey girdirmemeye gücü yeterse mutlaka bunu yapsın!” Yediği içtiği haram olan bir kişinin duasının kabul olmayacağı da Efendimiz’den (sallallahu aleyhi ve sellem) şeref sudûr olan beyanlar arasındadır.
فوربك لنسألنهم أجمعين
عما كانوا يعملون
"(Ey Muhammed!) Rabbine and olsun ki, biz onların hepsini yaptıkları işler hakkında sorguya çekeceğiz". ("Hicr Suresi, 92-93")
وقفوهم إنهم مسئولون
"Onları durdurun. Çünkü sorguya çekilecekler". ("Saffat Suresi, 24")
ولا تقف ما ليس لك به علم إن السمع والبصر والفؤاد كل أولئك كان عنه مسئولا
"Kulak, göz ve kalp bunların hepsi (sahibinin yaptığı amel, söylediği söz hakkında) sorguya çekilecekler ". ("İsra Suresi, 36")
Birçok yeni kurulmuş ailelerde yaşanan ihtilaflara bakıldığında, itiraf etmek gerekir ki, çoğu zaman suç büyüklerdedir.
İhtilafın sebebi ebeveynlerin yersiz istekleri ve bilgiçlik taslamalarıdır. Elbette, bazı yeni gelinler de bu ihtilafların olmasında masum değiller. Buna neden onların yaşlarının küçüklüğü ve tecrübesizlikleridir. Buna göz yummak mümkün olduğu halde, büyükler onları bağışlamıyorlar. Sonuçta ise ihtilaf ateşi alevleniyor ve ahlaki, dini yetersizlik bu ihtilafa daha da büyütüyor. Öyle ki, iki gencin yeni kavuşmuş yıldızı ayrılıyor ve umutları kırılıyor.
Bildiğiniz gibi, her insan ister erkek olsun, ister kadın fıtrî olarak özgür olmayı sever. Bu özgürlüğün alınması kimin tarafından olursa olsun, İslam nazarında büyük bir günahtır.
Burada hamile kadına dikkat edilmesi, onun güven içinde korunması gerekir. Velevki hamile değilse bile onu ihmal etmemek gerekir. Çünkü her durumda insanların özgürlüğünün korunması önemlidir.
Eğer ailelerin imkânı olursa ve onlar için sorun olmazsa, daha ilk günden evlenen çiftin hayatını bağımsız etsinler ve böylece onlarla İslami ve insani nitelikler bazında, hiçbir istekleri olmadan davransınlar.
Her iki tarafın ebeveynleri onların evine sadece çocuklarını görmeye, onlara ziyaret etmeye gitmeli, evlerine gelince onları güzel sözle karşılamalı ve onların hayatına hiçbir müdahale etmemelidirler.
Bu olanakları olmadığı takdirde ise kendi evlerinin bir bölümünü onlara verip, tatlı hayatlarını zehir etmemek için çaba göstermelidirler.
Gelin erkek evinde İlahi bir emanettir. O, bin arzu dilekle kendi geçmiş hayatından el çekerek, yeni bir hayata girmiştir. Damat ise gelinin ailesi için Hakk’ın nimetidir. Bu nimete kendi evlatları gibi davranmalıdırlar. Onların bu davranışı Kuran’a ve rivayetlere göre, ibadet olarak Hakk’ın rızasına ve ebedi cennete yol açıyor.
Yeni aile kurmuş gençlerin ebeveynleri aile kurdukları ilk günleri hatırlasınlar. Onlar da yakınlarının sevecenliği, içtenliği sonucunda oldukça tatlı bir hayat geçirmiş, ya da bunun tam tersi olarak, yakınlarından hiçbir samimiyet görmeyerek, acı bir hayat sürmüşlerdir. Neyse, şimdi kendileri ebeveyn, kayınpeder veya kayınvalide olmuşlar. Kendilerini bir an için iki yeni birbirine kavuşmuş gencin yerine koyacaklar. Onları anlamaya, korumaya çalışsınlar. Bilsinler ki, yersiz müdahaleler evlatlarının samimiyetini bozar, onların hayatlarını manasızlaştırır. Sonuçta, akraba aileler düşmana dönüşür ve gençlerin ailesi dağılır.
Evet, anne, gelin ve damat, yakınlar, akrabalar hayatta kendileri için beğenmediklerini onlar için de beğenmemelidirler. Beğendiklerini bu iki genç için de beğenmelidirler. Bu prensibe herkes riayet ederse, toplumda hiçbir problem çıkmaz. Çıktığında ise, kolayca çözülecek demektir.
Şimdi ise kadının hamilelik dönemi ile ilgili iki ayeti ele alalım:
ووصينا الإنسان بوالديه حملته أمه وهنا على وهن
"Biz insana, ana babasına iyilik etmeyi (babaya iyi bakmayı, onlarla güzel davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu (karnında) çok taşımıştır ". (Lokman ‘ayet 14)
ووصينا الإنسان بوالديه إحسانا حملته أمه كرها ووضعته كرها
"Biz insana, ana babasına iyilik etmeyi (babaya iyi bakmayı, onlarla güzel davranmayı) tavsiye ettik. Çünkü annesi onu (dokuz ay karnında) zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu". ("Ahkaf Suresi, 15")
Sizce, bu zahmetli, çileli zayıf günlerde hamile kadının nazı çekilmemelidir mi? Ona her alanda kaygı gösterilmemelidir mi?
Hamile kadına bakmak ve ilk aşamada ahlaki, sosyal ve dini açıdan kocasının, sonraki aşamada ise yakınlarının, akrabalarının üzerine düşen görevdir. Bu, çocuğun anne karnında tam sağlıklı gelişimi için oldukça gereklidir.
Hamilelik Sırasında Yapılacak İşler
Gebeliğin her bir kadın için zahmet, sıkıntı olduğuna hiç şüphe yoktur. Bunun çilesini tadan, zahmetini gören annelerin çocuklarına olan sevgileri olmasaydı, bir de hamile olmaya razı olmazdı. Çünkü bu durumda kadın vücudunun çeşitli yerlerinde değişikler olur. Onun vücudu daha fazla hormon salgılayarak, vücudun faaliyetlerini hızlandırır. Ama birçok hamile kadınlar bulantı ve iştahsızlık yüzünden iyi beslenmeyerek, kendi sağlıklarını korumazlar.
Birçok kadın da kendi sağlıklarını korumak için getireceği, çocuğun karında büyümesinin önüne geçmek için kendilerini özel rejime salar, organizmalarını birçok gerekli besinlerden mahrum bırakıyorlar. Onlar kilolarının artmamasından, çocuğun gelişmemesine çalışırlar. Korkuyorlar ki, çocuklar gelişip büyürse, derileri tahrip olur veya doğum sırasında daha çok acı çekerler. Böyle kadınlar bilmelidirler ki, hamile oldukları ilk günden beri bir kişi değil, iki kişidirler. İşte bu nedenle, hamilelik dönemi boyunca kendisinin ve çocuğun sağlığını temin eden bir rejime geçmeli, kendisinin zayıf olmasına ve çocuğun zayıf doğmasına ortam yaratmamalıdırlar.
Hamilelik dönemlerinin eziyetsiz, rahat geçmesi için hamile kadın ne şişmanlayacak kadar çok yemeli,ne de zayıflayacak ve çocuğun karnında beslenemeyecek kadar az yemelidir. O, günlük yemeğini düzgün olarak programlaştırıp ve vücudunun günlük ihtiyaç duyduğu kaloriyi kabul etmelidirler.
Hamile kadınlarda vücut hormonları salgıladığı için vücudunun gelişimi hızlanır. Bu nedenle gıda daha çabuk sindirilir. Eğer çocuklar olmasaydı, kadın hemen şişmanlardı.
Organizma etkinliğinin artmasına neden karındaki çocuktur. Bu, onun hızla gelişmesi içindir. Ana az yediğinde, karındaki bebek, annenin kemikleri içerisinde veya diğer bölümlerinde kalmış maddelerden kullanarak bu boşluğu doldurur.
Çocuğun ana karnında gelişimi için demire ve kalsiyuma ihtiyacı var. Demir çocuğun kanı için çok gereklidir. Demir kırmızı kan hücrelerinin içerdiği hemoglobinler üretemez ve çocuk annede mevcut olan kandan kendisine tüketmeye mecbur olur. Bu nedenle yavaş yavaş annenin kanı azalır ve muhakkak ki, doğduktan sonra kanı az olur.
Ana kendisinin ve çocuğun ihtiyacı olan demiri sağlamak için her gün yeterli fasulye, bakla, mercimek, karaciğer, et, elma, üzüm, hurma vb. gibi içinde demir bulunan besin maddelerinden kullanmalıdır.
Kalsiyum çocuğun vücut yapısının temelini oluşturur. Çünkü onun anne karnında olduğu süre boyunca en az 40-50 gr. Kalsiyuma ihtiyacı var. Ana tedricen aynı miktarda kalsiyumlu gıdalar vasıtasıyla çocuğuna ulaştırmalı ve böylece onun kemiklerinin pekişmesine yardım etmelidir. Aksi takdirde, çocuklar annenin vücudunda bulunan kalsiyum ile kendi ihtiyacını karşılamaya çalışırlar. Bunun sonucunda ise annenin kemikleri yumuşar, dişleri çürür, başındaki saçlar dökülür ve günbegün zayıflamaya doğru gider. Kalsiyumu yoğurt, peynir ve kaymak gibi süt ürünleri, arpa, buğday, elma ve armut gibi meyveler ile elde etmek mümkündür. Çünkü çocuğun beslenmesine ve gelişmesine sadece bu yolla yardım etmek olur.
Kadının hamile olduğu zaman annenin sağlığını korumak ve çocuğun beden ve akıl bakımından geliştirilmesi ve çocuk dünyaya geldikten sonra annenin ve onun nasıl beslenmesi hakkında İslam’ın çok önemli talimatları mevcuttur.
İslam giysinin türü, renk, ayakkabı, annenin git geli, mahrem ve namahremin kadın hamile olduğu zaman eve gidip gelmesi vb. gibi konular hakkında da gerekli görevler vermiştir.
Ana hamile olduğu müddetçe Allah’ı zikretmeye, Kur’an okumaya, İlahi meclislerde yer almaya, gerekli eylemleri hayata geçirmeye dikkat ederse, çocuğun maneviyatına hoş etki bağışlamış olur.
Gebelik kendisi İslam dininde bir tür ibadet hesap edilerek, büyük bir sevaba yol açıyor.
Hamilelikle İlgili Hadis : Hazret-i Peygamber (sav) şöyle buyruyor: "Evet, kadın hamile olunca oruç tutan, geceyi ibadetle geçiren, Allah yolunda canı ve malı ile cihat eden kişiye benziyor".
Elbette, kadın ve erkek birbirleriyle anlaşarak, çocukları olmasının önüne alabilirler. Fakat böyle olunca, çok faydalı bir ticareti elden vermiş olacaklar. Ebeveynler çocuk sahibi olunca, bunun sorumluluğunu idrak etmeli, kendi maddi durumlarını dikkate almalıdırlar.
İLAVE BİLGİ: Hamile Kalmak İçin Okunacak Dua
Çocuklarımız geleceğimiz olmakla beraber ayrıca ahiretimizdirler de. Çünkü Salih bir evladın yapacağı hayır ve hasenatlar ölü anne baya da yazılır. Bu bilinçle doğurmak istediğimiz çocuğun ahlaklı ve hayırlı olması için gebelik döneminde yapacağımız ve okuyacağımız ibadetlere çok önem verilmelidir. Biz gerekeni yaptıktan sonra tevekkül edelim. Allah’ın izniyle bunları yaptığımız zaman Allah bize Salih ve ahlaklı bir çocuk nasip edecektir inşallah.
Müslüman bir anne adayı Peygamber efendimizin nasihatlerine çok önem vermesi gerekir. Acaba hamilelik döneminde hamile kadın hangi dua ve ibadetleri yerine getirilmeli diyorsanız vereceğimiz bilgileri dikkatlice okumanızı tavsiye ederiz!..
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde:
اَلشَّقِيُّ مَنْ شَقِيَ في بَطْنِ أُمِّهِ وَالسَّعيدُ مَنْ سَعِدَ في بَطْنِ أُمِّهِ
“Şaki, daha anasının karnında talihsizdir; said, anasının karnında da talihlidir.” buyuruyor. Hâlbuki biz biliyoruz ki bizim irade ve davranışlarımız hesaba katılmadan hiçbir takdir söz konusu değildir. Bizim nasıl hareket edeceğimiz, nasıl adım atacağımız, attığımız bu adımların neleri ortaya çıkaracağı Cenâb-ı Hak tarafından bilinmiş ve iradelerimiz de hesaba katılarak her şey ona göre plan ve programa tâbi tutulmuştur. Dolayısıyla bizim salih bir evlat yetiştirmek için alacağımız tedbirler daha tohumun atılması anından itibaren başlar ve devam eder.
Sperm ve yumurta bir araya geldikten sonra, annenin gıdası, hâl ve hareketleri, ruhî durumu, maneviyatı anne karnındaki çocuğun şaki veya said yazılmasında önemli birer etkendir. Haram bir lokmanın, işlenen bir günahın, manevî tatminsizlikten ileri gelen stres ve depresyonların hiç şüphesiz çocuğun karakterinin şekillenmesinde etkisi büyüktür. Besmelesiz atılan bir tohumdan hayırlı neticelerin ortaya çıkması Cenâb-ı Hak aksini murad buyurmadıkça zor bir ihtimaldir. Ancak Cenâb-ı Hak dilerse füccardan da salih evlatlar neşet edebilir.
Şimdi hamile bir kadının, hamilelik süresince dikkat etmesi gereken hususları kısaca arz edelim:
Çocuğun anne karnına düşmesinden önce besmele çekilmesi ve dua edilmesi Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) tavsiyeleri arasındadır. Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselam) konuyla ilgili şöyle buyurur:
Kişi hanımına gelince bismillah desin ve şu duayı okusun:
اَللّٰهُمَّ! بَارِكْ لَنَا فيمَا رَزَقْتَنَا وَلَا تَجْعَلْ لِلشَّيْطَانِ نَصيبًا فيمَا رَزَقْتَنَا
"Allah’ım, bize vereceğin evladı hakkımızda mübarek kıl. Bize nasib ettiğin şeyde şeytana bir pay koyma." Böyle derse, kadın hamile kaldığı takdirde çocuğun salih olacağı ümid edilir." Buhârî ve Müslim’in ittifaken rivayet ettikleri bir başka hadis-i şerifte ise hanımına yaklaşmak isteyen kimsenin besmele çektikten sonra şu duayı okuması tavsiye edilir:
اَللّٰهُمَّ! بَارِكْ لَنَا فيمَا رَزَقْتَنَا وَلَا تَجْعَلْ لِلشَّيْطَانِ نَصيبًا فيمَا رَزَقْتَنَا
"Allah’ım, bize vereceğin evladı hakkımızda mübarek kıl. Bize nasib ettiğin şeyde şeytana bir pay koyma." Böyle derse, kadın hamile kaldığı takdirde çocuğun salih olacağı ümid edilir." Buhârî ve Müslim’in ittifaken rivayet ettikleri bir başka hadis-i şerifte ise hanımına yaklaşmak isteyen kimsenin besmele çektikten sonra şu duayı okuması tavsiye edilir:
اَللّٰهُمَّ جَنِّبْنَا الشَّيْطَانَ عَنَّا وَجَنِّبِ الشَّيْطَانَ مَا رَزَقْتَنَا
“Allah’ım, bizi şeytandan uzak tut ve şeytanı da bize vereceğin evlattan uzak tut!” Hadisin devamında, bu duayı okuyan kimsenin bir çocukla rızıklandırıldığı takdirde, şeytanın ona ebediyen zarar veremeyeceği ifade edilir.
Evet, hadis-i şeriflerde açıkça ifade edildiği üzere, her hayrın başı besmele olduğu gibi hayırlı bir evlada sahip olmak isteyen kimsenin de besmeleyle işe başlaması çok önemlidir. Ardından da çocuğun salih bir evlat olması ve şeytanın ona zarar vermemesi için Cenâb-ı Hakk’a iltica edip yalvarmalıdır.
Yukarıya aldığımız hadis-i şerifler ailevi münasebetten önce besmele çekilmesini ve dua edilmesini tavsiye ediyor. İşin bidayetinde dua önemli olduğu gibi hamile kaldıktan sonra, doğuma kadar her fırsatta Cenâb-ı Hakk’a dua etmek de çok önemlidir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm, Hz. Âdem ve Hz. Havva’nın hayırlı bir evlat nasip etmesi için Cenâb-ı Hakka yakarışlarını şu ifadelerle anlatır:
“Allah’ım, bizi şeytandan uzak tut ve şeytanı da bize vereceğin evlattan uzak tut!” Hadisin devamında, bu duayı okuyan kimsenin bir çocukla rızıklandırıldığı takdirde, şeytanın ona ebediyen zarar veremeyeceği ifade edilir.
Evet, hadis-i şeriflerde açıkça ifade edildiği üzere, her hayrın başı besmele olduğu gibi hayırlı bir evlada sahip olmak isteyen kimsenin de besmeleyle işe başlaması çok önemlidir. Ardından da çocuğun salih bir evlat olması ve şeytanın ona zarar vermemesi için Cenâb-ı Hakk’a iltica edip yalvarmalıdır.
Yukarıya aldığımız hadis-i şerifler ailevi münasebetten önce besmele çekilmesini ve dua edilmesini tavsiye ediyor. İşin bidayetinde dua önemli olduğu gibi hamile kaldıktan sonra, doğuma kadar her fırsatta Cenâb-ı Hakk’a dua etmek de çok önemlidir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm, Hz. Âdem ve Hz. Havva’nın hayırlı bir evlat nasip etmesi için Cenâb-ı Hakka yakarışlarını şu ifadelerle anlatır:
هُوَ الَّذي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ إِلَيْهَا فَلَمَّا تَغَشَّاهَا حَمَلَتْ حَمْلًا خَفيفًا فَمَرَّتْ بِهِ فَلَمَّۤا أَثْقَلَتْ دَعَوَا اللّٰهَ رَبَّهُمَا لَئِنْ اٰتَيْتَنَا صَالِحًا لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرينَ
“Sizi bir tek candan (Âdem’den) halkeden, ondan da yanında huzura eresiniz diye eşini (Havva’yı) yaratan O’dur. (Âdem) Eşi ile (birleşince) o hafif bir yük yükleniverdi (hamile kaldı). Onu bir müddet taşıyıp da hamileliği ağırlaşınca, Allah’a: Andolsun bize (salih) kusursuz bir çocuk verirsen, sana ziyadesiyle şükrederiz, diye dua ettiler.”
Gerek baba gerekse anne adayı, Cenâb-ı Hakk’ın kendilerine nasip edeceği çocuğun her türlü kusurdan âzâde ve hayırlı bir evlat olması adına Allah’a yalvarıp yakarmalı ve duasının makbul olduğuna inandıkları zatlardan da bu hususta dua istemelidirler. Müsebbibü’l-Esbab olan Cenâb-ı Hak isterse, olmazlar bile olur hâle gelir. İşte anne-baba duadaki bu büyük güce inanmalı ve gönülden yaptıkları dualarıyla Cenâb-ı Hak’tan hayırlı evlat talebinde bulunmalıdırlar.
Özellikle günümüzde daha bir ehemmiyet kazanan hususlardan bir diğeri de helâl rızık peşinde olmak ve şüpheli hiçbir lokmanın mideye inmesine fırsat vermemektir. Yani çocuk daha anne karnındayken helâl ve temiz rızıkla beslenmelidir. Çocuk anne karnında teşekkül etmeye başladığı ilk andan itibaren meşru yollardan gıdasını almalıdır. Bunun için de ebeveyn, kazançlarının helâlinden olması hususunda son derece hassas olacak, alışveriş yaptıkları yerleri iyi seçecek ve dinin haram kıldığı hiçbir maddenin evlerine girmesine fırsat tanımayacaklardır. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem):
يَأْتي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ لَا يُبَالِي الْمَرْءُ مَا أَخَذَ مِنْهُ أَمِنَ الْحَلَالِ أَمْ مِنَ الْحَرَامِ
“Öyle devir gelecek ki insanoğlu, aldığı şeyin helâlden mi, haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak.” buyurmak suretiyle inananları kazanç hususunda dikkatli olmaya çağırmıştır.Konuyla ilgili bir diğer hadis-i şerif ise şu şekildedir:
إِنَّ أَوَّلَ ما يُنْتِنُ مِنَ الْإِنْسَانِ بَطْنُهُ فَمَنِ اسْتَطَاعَ أَنْ لَا يَأْكُلَ إلَّا طَيِّبًا فَلْيَفْعَلْ
“İnsanın ilk (çürüyüp) kokacak olan yeri karnıdır. Öyleyse, kim, karnına temiz olandan başka bir şey girdirmemeye gücü yeterse mutlaka bunu yapsın!” Yediği içtiği haram olan bir kişinin duasının kabul olmayacağı da Efendimiz’den (sallallahu aleyhi ve sellem) şeref sudûr olan beyanlar arasındadır.
Bunlardan başka Kur’ân-ı Kerîm’de ve sünnet-i sahihada helâl rızık talep etmenin gereği ve önemi hakkında birçok âyet ve hadis vardır.
Haram ve şüpheli gıdaların çocuğun tabiatında ne gibi deformasyonlara yol açacağını, onun fıtratında nasıl bir tahribat yapacağını bilemeyiz. Ancak bildiğimiz bir şey var ki insan karakterinin oluşmasında yenilip içilen şeylerin inkâr edilemez tesirleri söz konusudur. Bu açıdan baştan itibaren anne-baba yediği, içtiği şeylere dikkat etmeli ve çocuğun helâl, temiz ve sağlıklı gıdalarla beslenmesi hususunda titiz olmalıdırlar.
Hamile bir annenin, ruhî ve psikolojik durumu çocuğun gelişiminde önemli bir etkiye sahiptir. Konuyla ilgili şu tespitler oldukça çarpıcıdır: Fransa’da birbirini teyit eden muhtelif araştırmalara göre asabî ruhî hastalıklar servisine düşen çocukların % 50’sinin alkolik ailelerden geldiği, keza çeşitli suçlardan mahkemelik olan çocukların babalarının % 50’sinin alkolik olduğu, bu ailelerden gelen çocuklarda % 34 nispetinde aile, okul ve içtimaî muhitlere intibak bozuklukları tespit edildiği ifade edilmektedir. Ayrıca, şunu da belirtelim ki çocuğun, anne karnında iken yedinci aydan itibaren dış tesirlere karşı hassasiyet kazanıp, aksü’l amellerde bulunduğuna ve mesela sese karşı hareketlerini artırdığına dair klinik çalışmalara dayanılarak “cenin devrinde öğrenme”den bahsedilmektedir.”
Buna göre çocuk daha anne karnındayken bile, annenin hâl ve tavırlarının onun gelişiminde etkili olduğu söylenebilir. Özellikle annenin, manevî yönden güçlü olması, sağlam bir imana sahip bulunması, stres ve sıkıntılardan uzak durması hiç şüphesiz çocuğun gelişiminde müsbet bir tesir icra edecektir.
Son olarak, müstakbel anne ve babaların dikkat etmeleri gereken bir husus olarak Cenâb-ı Hakk’a karşı tevekkül içinde bulunmaları gerektiğini hatırlatabiliriz. Yani hayırlı bir evlat olmasını hesaba katmadan ille de bir çocuğumuz olsun diye ısrar etmek, ille de cinsiyeti şöyle veya böyle olsun dememek, ufak rahatsızlıklardan bile hemen evhama kapılmamak, muhtemel bazı hastalıklar karşısında sarsılmamak oldukça önemlidir. Her şeyden önce anne baba doğacak çocuğun Cenâb-ı Hakk’ın bir ihsanı ve nimeti olduğu şuurunda bulunmalıdır.
Anne babanın çocuğu “olmazsa olmaz” görmeleri ve bu konuda aşırı hırs göstermeleri, aksiyle cezalandırılmalarına sebep olabilir çünkü bizler neyin hakkımızda hayırlı olduğunu bilemeyiz. Bize düşen, sebeplere riayet ettikten sonra Allah’a güvenip Ona tevekkül etmektir. Çocukların da bir imtihan vesilesi olduğu unutulmamalı ve Cenâb-ı Hak’tan her hususta olduğu gibi bu konuda da hayırlısı istenmelidir.
Gebeliğin 3.Ayı:
• Perşembe ve cuma günleri Ali İmran süresini oku. Sonra 140 salâvat getir.
• Namazlardan sonra elini karnının üzerine koy ve salâvat getir.Her hafta buğday, et ve süt al
• Sabahları biraz bal ye. Her gün aç karnına 1 adet almaya Ayet’ ül Kürsüyü oku ve ye
9 Ay Boyunca Devamlı Yapabileceğiniz Tavsiyeler
1-Hep abdestli olmaya çalış. Özellikle yemek yerken abdestli ol.
2-Bütün günahlardan korunmaya bak.
3-Elinden geldiğince müstehap olan şeyleri yapmaya çalış.
4-Geceler aynaya bakma.
5-Asabileşme. Huzurlu ve sakin ol.
6-Kur’an dinlemeye ve okumaya çalış.
7-Namazlardan sonra 34 Allahu ekber, 33 Elhamdülillah ve 33 defa subhanallah de.
8-Sulu ve sağlıklı bir nara 40 defa Yasin suresini oku. Bir anda okumayabilirsin. Ama günde 1 tane oku. Hatta eşin de okuyabilir. Sonra o narı ye. Rivayetlerde 40 gün ve 40 kez yapılan ameller faziletlidir. Unutma 9 ay boyunca yapacaksın bunları.
9-1 Elmaya 40 kez Yusuf suresini oku.10-En az 40 gece yapabilirsen gece namazı kıl.
11-40 cuma günü cuma guslü al. Cuma namazı okumadan her cuma guslü ya da işe gitmeden sabah hemen al guslü niyet ederken de cuma guslüne niyet et. Bunu 40 cuma boyunca yap. Genellikle hamilelilik dönemi 40 hafta. Ve hadisler de diyor ki: 40 cuma guslü alan kabir azabından kurtulur.
12-Gebelik boyunca 1 kez de olsa kuran hatim et.
13-Her gün sabah namazından sonra 50 defa ihlâs suresini oku.
14-Her gün sabah namazından sonra 50 defa kadir suresini oku.
15-Her gün 140 defa salâvat getir.
16-Namazlardan sonra Estağfirullah de ve tövbe et
17-40gün boyunca aç karnına kuru üzüm ye. Her gün 21 adet kuru üzüm ve her kuru üzüm yerken Besmele çek. Yani 21 âdete 21 Bismillah.
18-Bebek hareket ettiği her an elini karnının üzerine koy ve salâvat getir ve ihlâs suresini oku.
19-Allah’ı çok düşün.
20-İnsanlara yardım et.
21-Mümin insanların yüzüne bak.
22-Gıybetten ve yalandan uzak dur.
23-Namazını vaktinde kıl.
24-Sürekli Allah Allah diye zikret.
25-Eğer evladının sabırlı olmasını istiyorsan elini karnının üzerine koy ve Asır sûresini oku.
26-Evladına hayırlı bir isim koy ve daha karnındayken elini karnının üzerine koy ve ismiyle ona hitap et. Unutma çocuğun anne baba üzerindeki hakkı anne ve babanın ona hayırlı bir isim vermeleridir.
27-Eğer anne ve babanın çocukla çok iyi bir ilişkisi,bağı,diyalogu olmasını istiyorsan çocuk doğmadan anne ve baba evlatlarıyla danışmalıdırlar ve çocuk doğduktan sonra bu seslere aşina olacaktır.
28-Gebelik sırasında düzenli beslenme ve temizliğe çok önem ver
Annenin hamilelik dönemi annelik sevgisi, Allah’ın rahmet belirtisi olmakla beraber, oldukça ağır ve zor dönemdir.
Kadının kocası, her iki taraftan olan akrabalar onu an an korumalıdırlar. Çünkü azıcık uygunsuz davranış, her acı hem kadına hem de karnında taşıdığı masum bebeğe beklenmedik etkiler bırakır.
Eğer karı koca baba veya ana evinde yaşaması halinde, ebeveynlerin üzerine düşen şer’i ve ahlaki görev şudur ki, kocasını hamile kadına karşı kışkırtmasınlar ve hamile kadını mümkün olan bir şekilde korusunlar.
Erkeğin ebeveynleri onların özel hayatına karışmamalıdır ve bu eşlerin yaşamını altüst etmemelidirler. Çünkü hepsi bu iki gencin, özellikle de ana rahmindeki çocuğun karşısında sorumludurlar. Eğer çevredekilerin uygunsuz hareketleri, ebeveynlerin yersiz dedikoduları ve istekleri ana karnındaki çocuğa herhangi bir zarar verirse, sebep olanlar mutlaka İlahi adalet mahkemesi karşısında cevap verecekler. Kur’an herkesin en küçük tavırlarından en büyük emellerine kadar tüm davranışları karşısında sorumlu olduğunu buyrur:
Haram ve şüpheli gıdaların çocuğun tabiatında ne gibi deformasyonlara yol açacağını, onun fıtratında nasıl bir tahribat yapacağını bilemeyiz. Ancak bildiğimiz bir şey var ki insan karakterinin oluşmasında yenilip içilen şeylerin inkâr edilemez tesirleri söz konusudur. Bu açıdan baştan itibaren anne-baba yediği, içtiği şeylere dikkat etmeli ve çocuğun helâl, temiz ve sağlıklı gıdalarla beslenmesi hususunda titiz olmalıdırlar.
Hamile bir annenin, ruhî ve psikolojik durumu çocuğun gelişiminde önemli bir etkiye sahiptir. Konuyla ilgili şu tespitler oldukça çarpıcıdır: Fransa’da birbirini teyit eden muhtelif araştırmalara göre asabî ruhî hastalıklar servisine düşen çocukların % 50’sinin alkolik ailelerden geldiği, keza çeşitli suçlardan mahkemelik olan çocukların babalarının % 50’sinin alkolik olduğu, bu ailelerden gelen çocuklarda % 34 nispetinde aile, okul ve içtimaî muhitlere intibak bozuklukları tespit edildiği ifade edilmektedir. Ayrıca, şunu da belirtelim ki çocuğun, anne karnında iken yedinci aydan itibaren dış tesirlere karşı hassasiyet kazanıp, aksü’l amellerde bulunduğuna ve mesela sese karşı hareketlerini artırdığına dair klinik çalışmalara dayanılarak “cenin devrinde öğrenme”den bahsedilmektedir.”
Buna göre çocuk daha anne karnındayken bile, annenin hâl ve tavırlarının onun gelişiminde etkili olduğu söylenebilir. Özellikle annenin, manevî yönden güçlü olması, sağlam bir imana sahip bulunması, stres ve sıkıntılardan uzak durması hiç şüphesiz çocuğun gelişiminde müsbet bir tesir icra edecektir.
Son olarak, müstakbel anne ve babaların dikkat etmeleri gereken bir husus olarak Cenâb-ı Hakk’a karşı tevekkül içinde bulunmaları gerektiğini hatırlatabiliriz. Yani hayırlı bir evlat olmasını hesaba katmadan ille de bir çocuğumuz olsun diye ısrar etmek, ille de cinsiyeti şöyle veya böyle olsun dememek, ufak rahatsızlıklardan bile hemen evhama kapılmamak, muhtemel bazı hastalıklar karşısında sarsılmamak oldukça önemlidir. Her şeyden önce anne baba doğacak çocuğun Cenâb-ı Hakk’ın bir ihsanı ve nimeti olduğu şuurunda bulunmalıdır.
Anne babanın çocuğu “olmazsa olmaz” görmeleri ve bu konuda aşırı hırs göstermeleri, aksiyle cezalandırılmalarına sebep olabilir çünkü bizler neyin hakkımızda hayırlı olduğunu bilemeyiz. Bize düşen, sebeplere riayet ettikten sonra Allah’a güvenip Ona tevekkül etmektir. Çocukların da bir imtihan vesilesi olduğu unutulmamalı ve Cenâb-ı Hak’tan her hususta olduğu gibi bu konuda da hayırlısı istenmelidir.
Gebeliğin 3.Ayı:
• Perşembe ve cuma günleri Ali İmran süresini oku. Sonra 140 salâvat getir.
• Namazlardan sonra elini karnının üzerine koy ve salâvat getir.Her hafta buğday, et ve süt al
• Sabahları biraz bal ye. Her gün aç karnına 1 adet almaya Ayet’ ül Kürsüyü oku ve ye
9 Ay Boyunca Devamlı Yapabileceğiniz Tavsiyeler
1-Hep abdestli olmaya çalış. Özellikle yemek yerken abdestli ol.
2-Bütün günahlardan korunmaya bak.
3-Elinden geldiğince müstehap olan şeyleri yapmaya çalış.
4-Geceler aynaya bakma.
5-Asabileşme. Huzurlu ve sakin ol.
6-Kur’an dinlemeye ve okumaya çalış.
7-Namazlardan sonra 34 Allahu ekber, 33 Elhamdülillah ve 33 defa subhanallah de.
8-Sulu ve sağlıklı bir nara 40 defa Yasin suresini oku. Bir anda okumayabilirsin. Ama günde 1 tane oku. Hatta eşin de okuyabilir. Sonra o narı ye. Rivayetlerde 40 gün ve 40 kez yapılan ameller faziletlidir. Unutma 9 ay boyunca yapacaksın bunları.
9-1 Elmaya 40 kez Yusuf suresini oku.10-En az 40 gece yapabilirsen gece namazı kıl.
11-40 cuma günü cuma guslü al. Cuma namazı okumadan her cuma guslü ya da işe gitmeden sabah hemen al guslü niyet ederken de cuma guslüne niyet et. Bunu 40 cuma boyunca yap. Genellikle hamilelilik dönemi 40 hafta. Ve hadisler de diyor ki: 40 cuma guslü alan kabir azabından kurtulur.
12-Gebelik boyunca 1 kez de olsa kuran hatim et.
13-Her gün sabah namazından sonra 50 defa ihlâs suresini oku.
14-Her gün sabah namazından sonra 50 defa kadir suresini oku.
15-Her gün 140 defa salâvat getir.
16-Namazlardan sonra Estağfirullah de ve tövbe et
17-40gün boyunca aç karnına kuru üzüm ye. Her gün 21 adet kuru üzüm ve her kuru üzüm yerken Besmele çek. Yani 21 âdete 21 Bismillah.
18-Bebek hareket ettiği her an elini karnının üzerine koy ve salâvat getir ve ihlâs suresini oku.
19-Allah’ı çok düşün.
20-İnsanlara yardım et.
21-Mümin insanların yüzüne bak.
22-Gıybetten ve yalandan uzak dur.
23-Namazını vaktinde kıl.
24-Sürekli Allah Allah diye zikret.
25-Eğer evladının sabırlı olmasını istiyorsan elini karnının üzerine koy ve Asır sûresini oku.
26-Evladına hayırlı bir isim koy ve daha karnındayken elini karnının üzerine koy ve ismiyle ona hitap et. Unutma çocuğun anne baba üzerindeki hakkı anne ve babanın ona hayırlı bir isim vermeleridir.
27-Eğer anne ve babanın çocukla çok iyi bir ilişkisi,bağı,diyalogu olmasını istiyorsan çocuk doğmadan anne ve baba evlatlarıyla danışmalıdırlar ve çocuk doğduktan sonra bu seslere aşina olacaktır.
28-Gebelik sırasında düzenli beslenme ve temizliğe çok önem ver
Annenin hamilelik dönemi annelik sevgisi, Allah’ın rahmet belirtisi olmakla beraber, oldukça ağır ve zor dönemdir.
Kadının kocası, her iki taraftan olan akrabalar onu an an korumalıdırlar. Çünkü azıcık uygunsuz davranış, her acı hem kadına hem de karnında taşıdığı masum bebeğe beklenmedik etkiler bırakır.
Eğer karı koca baba veya ana evinde yaşaması halinde, ebeveynlerin üzerine düşen şer’i ve ahlaki görev şudur ki, kocasını hamile kadına karşı kışkırtmasınlar ve hamile kadını mümkün olan bir şekilde korusunlar.
Erkeğin ebeveynleri onların özel hayatına karışmamalıdır ve bu eşlerin yaşamını altüst etmemelidirler. Çünkü hepsi bu iki gencin, özellikle de ana rahmindeki çocuğun karşısında sorumludurlar. Eğer çevredekilerin uygunsuz hareketleri, ebeveynlerin yersiz dedikoduları ve istekleri ana karnındaki çocuğa herhangi bir zarar verirse, sebep olanlar mutlaka İlahi adalet mahkemesi karşısında cevap verecekler. Kur’an herkesin en küçük tavırlarından en büyük emellerine kadar tüm davranışları karşısında sorumlu olduğunu buyrur:
عما كانوا يعملون
"(Ey Muhammed!) Rabbine and olsun ki, biz onların hepsini yaptıkları işler hakkında sorguya çekeceğiz". ("Hicr Suresi, 92-93")
وقفوهم إنهم مسئولون
"Onları durdurun. Çünkü sorguya çekilecekler". ("Saffat Suresi, 24")
ولا تقف ما ليس لك به علم إن السمع والبصر والفؤاد كل أولئك كان عنه مسئولا
"Kulak, göz ve kalp bunların hepsi (sahibinin yaptığı amel, söylediği söz hakkında) sorguya çekilecekler ". ("İsra Suresi, 36")
Birçok yeni kurulmuş ailelerde yaşanan ihtilaflara bakıldığında, itiraf etmek gerekir ki, çoğu zaman suç büyüklerdedir.
İhtilafın sebebi ebeveynlerin yersiz istekleri ve bilgiçlik taslamalarıdır. Elbette, bazı yeni gelinler de bu ihtilafların olmasında masum değiller. Buna neden onların yaşlarının küçüklüğü ve tecrübesizlikleridir. Buna göz yummak mümkün olduğu halde, büyükler onları bağışlamıyorlar. Sonuçta ise ihtilaf ateşi alevleniyor ve ahlaki, dini yetersizlik bu ihtilafa daha da büyütüyor. Öyle ki, iki gencin yeni kavuşmuş yıldızı ayrılıyor ve umutları kırılıyor.
Bildiğiniz gibi, her insan ister erkek olsun, ister kadın fıtrî olarak özgür olmayı sever. Bu özgürlüğün alınması kimin tarafından olursa olsun, İslam nazarında büyük bir günahtır.
Burada hamile kadına dikkat edilmesi, onun güven içinde korunması gerekir. Velevki hamile değilse bile onu ihmal etmemek gerekir. Çünkü her durumda insanların özgürlüğünün korunması önemlidir.
Eğer ailelerin imkânı olursa ve onlar için sorun olmazsa, daha ilk günden evlenen çiftin hayatını bağımsız etsinler ve böylece onlarla İslami ve insani nitelikler bazında, hiçbir istekleri olmadan davransınlar.
Her iki tarafın ebeveynleri onların evine sadece çocuklarını görmeye, onlara ziyaret etmeye gitmeli, evlerine gelince onları güzel sözle karşılamalı ve onların hayatına hiçbir müdahale etmemelidirler.
Bu olanakları olmadığı takdirde ise kendi evlerinin bir bölümünü onlara verip, tatlı hayatlarını zehir etmemek için çaba göstermelidirler.
Gelin erkek evinde İlahi bir emanettir. O, bin arzu dilekle kendi geçmiş hayatından el çekerek, yeni bir hayata girmiştir. Damat ise gelinin ailesi için Hakk’ın nimetidir. Bu nimete kendi evlatları gibi davranmalıdırlar. Onların bu davranışı Kuran’a ve rivayetlere göre, ibadet olarak Hakk’ın rızasına ve ebedi cennete yol açıyor.
Yeni aile kurmuş gençlerin ebeveynleri aile kurdukları ilk günleri hatırlasınlar. Onlar da yakınlarının sevecenliği, içtenliği sonucunda oldukça tatlı bir hayat geçirmiş, ya da bunun tam tersi olarak, yakınlarından hiçbir samimiyet görmeyerek, acı bir hayat sürmüşlerdir. Neyse, şimdi kendileri ebeveyn, kayınpeder veya kayınvalide olmuşlar. Kendilerini bir an için iki yeni birbirine kavuşmuş gencin yerine koyacaklar. Onları anlamaya, korumaya çalışsınlar. Bilsinler ki, yersiz müdahaleler evlatlarının samimiyetini bozar, onların hayatlarını manasızlaştırır. Sonuçta, akraba aileler düşmana dönüşür ve gençlerin ailesi dağılır.
Evet, anne, gelin ve damat, yakınlar, akrabalar hayatta kendileri için beğenmediklerini onlar için de beğenmemelidirler. Beğendiklerini bu iki genç için de beğenmelidirler. Bu prensibe herkes riayet ederse, toplumda hiçbir problem çıkmaz. Çıktığında ise, kolayca çözülecek demektir.
Şimdi ise kadının hamilelik dönemi ile ilgili iki ayeti ele alalım:
ووصينا الإنسان بوالديه حملته أمه وهنا على وهن
"Biz insana, ana babasına iyilik etmeyi (babaya iyi bakmayı, onlarla güzel davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu (karnında) çok taşımıştır ". (Lokman ‘ayet 14)
ووصينا الإنسان بوالديه إحسانا حملته أمه كرها ووضعته كرها
"Biz insana, ana babasına iyilik etmeyi (babaya iyi bakmayı, onlarla güzel davranmayı) tavsiye ettik. Çünkü annesi onu (dokuz ay karnında) zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu". ("Ahkaf Suresi, 15")
Sizce, bu zahmetli, çileli zayıf günlerde hamile kadının nazı çekilmemelidir mi? Ona her alanda kaygı gösterilmemelidir mi?
Hamile kadına bakmak ve ilk aşamada ahlaki, sosyal ve dini açıdan kocasının, sonraki aşamada ise yakınlarının, akrabalarının üzerine düşen görevdir. Bu, çocuğun anne karnında tam sağlıklı gelişimi için oldukça gereklidir.
Hamilelik Sırasında Yapılacak İşler
Gebeliğin her bir kadın için zahmet, sıkıntı olduğuna hiç şüphe yoktur. Bunun çilesini tadan, zahmetini gören annelerin çocuklarına olan sevgileri olmasaydı, bir de hamile olmaya razı olmazdı. Çünkü bu durumda kadın vücudunun çeşitli yerlerinde değişikler olur. Onun vücudu daha fazla hormon salgılayarak, vücudun faaliyetlerini hızlandırır. Ama birçok hamile kadınlar bulantı ve iştahsızlık yüzünden iyi beslenmeyerek, kendi sağlıklarını korumazlar.
Birçok kadın da kendi sağlıklarını korumak için getireceği, çocuğun karında büyümesinin önüne geçmek için kendilerini özel rejime salar, organizmalarını birçok gerekli besinlerden mahrum bırakıyorlar. Onlar kilolarının artmamasından, çocuğun gelişmemesine çalışırlar. Korkuyorlar ki, çocuklar gelişip büyürse, derileri tahrip olur veya doğum sırasında daha çok acı çekerler. Böyle kadınlar bilmelidirler ki, hamile oldukları ilk günden beri bir kişi değil, iki kişidirler. İşte bu nedenle, hamilelik dönemi boyunca kendisinin ve çocuğun sağlığını temin eden bir rejime geçmeli, kendisinin zayıf olmasına ve çocuğun zayıf doğmasına ortam yaratmamalıdırlar.
Hamilelik dönemlerinin eziyetsiz, rahat geçmesi için hamile kadın ne şişmanlayacak kadar çok yemeli,ne de zayıflayacak ve çocuğun karnında beslenemeyecek kadar az yemelidir. O, günlük yemeğini düzgün olarak programlaştırıp ve vücudunun günlük ihtiyaç duyduğu kaloriyi kabul etmelidirler.
Hamile kadınlarda vücut hormonları salgıladığı için vücudunun gelişimi hızlanır. Bu nedenle gıda daha çabuk sindirilir. Eğer çocuklar olmasaydı, kadın hemen şişmanlardı.
Organizma etkinliğinin artmasına neden karındaki çocuktur. Bu, onun hızla gelişmesi içindir. Ana az yediğinde, karındaki bebek, annenin kemikleri içerisinde veya diğer bölümlerinde kalmış maddelerden kullanarak bu boşluğu doldurur.
Çocuğun ana karnında gelişimi için demire ve kalsiyuma ihtiyacı var. Demir çocuğun kanı için çok gereklidir. Demir kırmızı kan hücrelerinin içerdiği hemoglobinler üretemez ve çocuk annede mevcut olan kandan kendisine tüketmeye mecbur olur. Bu nedenle yavaş yavaş annenin kanı azalır ve muhakkak ki, doğduktan sonra kanı az olur.
Ana kendisinin ve çocuğun ihtiyacı olan demiri sağlamak için her gün yeterli fasulye, bakla, mercimek, karaciğer, et, elma, üzüm, hurma vb. gibi içinde demir bulunan besin maddelerinden kullanmalıdır.
Kalsiyum çocuğun vücut yapısının temelini oluşturur. Çünkü onun anne karnında olduğu süre boyunca en az 40-50 gr. Kalsiyuma ihtiyacı var. Ana tedricen aynı miktarda kalsiyumlu gıdalar vasıtasıyla çocuğuna ulaştırmalı ve böylece onun kemiklerinin pekişmesine yardım etmelidir. Aksi takdirde, çocuklar annenin vücudunda bulunan kalsiyum ile kendi ihtiyacını karşılamaya çalışırlar. Bunun sonucunda ise annenin kemikleri yumuşar, dişleri çürür, başındaki saçlar dökülür ve günbegün zayıflamaya doğru gider. Kalsiyumu yoğurt, peynir ve kaymak gibi süt ürünleri, arpa, buğday, elma ve armut gibi meyveler ile elde etmek mümkündür. Çünkü çocuğun beslenmesine ve gelişmesine sadece bu yolla yardım etmek olur.
Kadının hamile olduğu zaman annenin sağlığını korumak ve çocuğun beden ve akıl bakımından geliştirilmesi ve çocuk dünyaya geldikten sonra annenin ve onun nasıl beslenmesi hakkında İslam’ın çok önemli talimatları mevcuttur.
İslam giysinin türü, renk, ayakkabı, annenin git geli, mahrem ve namahremin kadın hamile olduğu zaman eve gidip gelmesi vb. gibi konular hakkında da gerekli görevler vermiştir.
Ana hamile olduğu müddetçe Allah’ı zikretmeye, Kur’an okumaya, İlahi meclislerde yer almaya, gerekli eylemleri hayata geçirmeye dikkat ederse, çocuğun maneviyatına hoş etki bağışlamış olur.
Gebelik kendisi İslam dininde bir tür ibadet hesap edilerek, büyük bir sevaba yol açıyor.
Hamilelikle İlgili Hadis : Hazret-i Peygamber (sav) şöyle buyruyor: "Evet, kadın hamile olunca oruç tutan, geceyi ibadetle geçiren, Allah yolunda canı ve malı ile cihat eden kişiye benziyor".
Elbette, kadın ve erkek birbirleriyle anlaşarak, çocukları olmasının önüne alabilirler. Fakat böyle olunca, çok faydalı bir ticareti elden vermiş olacaklar. Ebeveynler çocuk sahibi olunca, bunun sorumluluğunu idrak etmeli, kendi maddi durumlarını dikkate almalıdırlar.
İLAVE BİLGİ: Hamile Kalmak İçin Okunacak Dua
Post a Comment