Allah neden insana sıkıntı verir
Allah neden insana sıkıntı verir
- Allah sevdiği kullarına verdiği sıkıntının amacı, onları saptıracak olan nefsani arzu ve isteklerden uzak tutmaktır.
Allah hiç bir zaman kulunun kaldıramayacağı bir yükü yüklemez. “Allah hiç kimseye gücünün üstünde bir yükümlülük vermez.” (Bakara: 2/286) mealindeki ayette bu gerçeğin altı çizilmiştir. Kur’an’a iman eden bu gerçeğe de iman etmek zorundadır.
- Allah tarafından insana verilen sabır kuvveti mevcut sıkıntıya kâfi gelecek bir dayanma güç potansiyeline sahiptir. Fakat insanlar bu sabrı yanlış kullanıp su-i istimal ettiklerinden ötürü bazen sabırları tükenir ve kişi bu yanlış kullanım hatası sonucu olarak dayanma gücünü kaybeder.
Bu konuyu özetleyen Bediüzzaman hazretlerinin şu ifadeleri konumuza ışık tutmaktadır:
Birinci Harb-i Umumînin birinci senesinde, Erzurum’da mübarek bir zat müthiş bir hastalığa giriftar olmuştu. Yanına gittim. Bana dedi:
"Yüz gecedir ben başımı yastığa koyup yatamadım" diye acı bir şikâyet etti.
Ben çok acıdım. Birden hatırıma geldi ve dedim: ‘Kardeşim! Geçmiş sıkıntılı yüz günün, şimdi sürurlu yüz gün hükmündedir. Onları düşünüp şekvâ etme. Onlara bakıp şükret. Gelecek günler ise, madem daha gelmemişler; Rabbin olan Rahmânü’r-Rahîmin rahmetine itimad edip, dövülmeden ağlama, hiçten korkma, ademe vücut rengi verme. Bu saati düşün. Sendeki sabır kuvveti bu saate kâfi gelir. Divane bir kumandan gibi yapma ki, sol cenah düşman kuvveti onun sağ cenahına iltihak edip ona taze bir kuvvet olduğu halde, sol cenahındaki düşmanın sağ cenahı daha gelmediği vakitte, o tutar, merkez kuvvetini sağa sola dağıtıp, merkezi zayıf bırakıp, düşman ednâ(az) bir kuvvetle merkezi harap eder."
Dedim: "Kardeşim, sen bunun gibi yapma. Bütün kuvvetini bu saate karşı tahşid et. Rahmet-i İlâhiyeyi ve mükâfât-ı uhreviyeyi ve fâni ve kısa ömrünü uzun ve bâki bir surete çevirdiğini düşün. Bu acı şekvâ yerinde ferahlı bir şükret."
O da tamamıyla bir ferah alarak: "Elhamdülillah, dedi, hastalığım ondan bire indi." (Lem'alar, 11)
- Evet, rahmet-i ilahiye ve uhrevi mükâfatı düşünmek her sıkıntıyı hafifleten bir iksirdir. Allah’ın sonsuz rahmetinin bir yansımasıdır ki, her sıkıntıya mükâfat verilir. Nitekim, bir hadiste şu bilgileri görüyoruz: “Bir Müslümana herhangi bir musibet, bir sıkıntı, bir keder, bir üzüntü, bir eziyet, bir gam dokunursa, hatta kendisine bir diken bile batarsa, mutlaka Allah bunları onun günahlarına kefaret yapar.” (Buharî, Mardâ,1; Müslim, Bir, 5)
- Allah kullarını imtihan eder. Özellikle “Allah’ı çok severim, imanım güçlüdür” diyenlerin bu iddialarını ispat etmeleri gerekir. Allah’ın kimi çok sevdiği konusu bizim meçhulümüzdür.
Allah’ın sevgisinin alameti, Allah’ı sevmektir. Allah’ı sevmenin alameti ise, emir ve yasaklarına riayet etmek, O’nun peygamberine uymaktır.
Bu konuda “(Resulüm! De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana(emirlerime) uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Al-i İmran, 3/31) mealindeki ayetin ifadesi çok açıktır.
Keza, “Allah katında sizin en üstününüz en takvalı(Allah’a karşı en saygılı) olanınızdır.” (Hucurat, 49/13) mealindeki ayette de Allah katında değer ölçüsünün takva olduğu bildirilmiştir.
Demek ki, her bela çeken: “Ben Allah’ın sevdiği kuluyum” deyip de bunun üzerinden nazlanmaya kapılması olacak iş değildir..
Kuvvetli ihtimalle, imtihan gereği olarak sıkıntılara maruz kalan bazı kimseler hiç bir zaman Allah’ın sevgisini kazanamamışladır. Bunun alameti ise, gördüğü bazı sıkıntılardan ötürü Allah’a isyan etmek ve hak yoldan sapmaktır.
Demek ki, imtihanların sıkıntısı yüzünden hak yoldan sapanların “Allah’ın sevdiği kul” olarak değerlendirmek son derece yanlıştır.
Post a Comment